Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

BİZİM OBLOMOVLUĞUMUZ

      "Ne yazık ki bu hayat çiçeği açılıp döküldü ve meyve vermedi. Oblomov'un ruhu yavaş yavaş soğudu."   Kimdir bu Ombolomov? Necidir? Nerede yaşar, ne iş yapar? Bilir misiniz? Belki de bir kitapçının rafında denk gelmişsinizdir onun adına.   Oblomov, İvan Gançarov'un 1859'da yayınlanan aynı isimli romanındaki ana karakterin ismi. Oblomov küçüklüğünden itibaren tembelliğe alıştırılmış bir karakter. En ufak işlerini bile başkalarına yaptırmaya alışmış olan Oblomov'un bu hayattan neredeyse hiçbir beklentisi yoktur. Yiyecek yemeği ve yatacak yatağı olsun gerisinin hiçbir önemi yoktur onun gözünde. Hiçbir işte aceleci davranmaz, hiçbir iş için heyecan duymaz. Mükemmel bir uyuşukluk ve uyuklama hali ile günlerini geçirir. Tabii ki Oblomov'un böyle bir karaktere sahip olmasında ailesinin etkisi çok büyüktür. Çünkü Oblomovlar maddi durumu iyi olan bir ailedir. Ve kendi toprakları olan Oblomovka'da kendileri hiç çalışmaksızın yalnızca paralı işçileri çalıştı

BASTILLE VE FRANSIZ DEVRİMİ

  Herkese merhaba.Bu hafta sizlere biraz iç karartıcı sayabileceğimiz bir konudan bahsedeceğim.Konumuz hapishaneler.Aslında özellikle bir tanesinden bahsedeceğiz ama önce genel olarak hapishanelerin tarihine bir bakalım istiyorum.    Bir kaynağa göre modern anlamda ilk hapishanenin Amsterdam'da 1595 yılında kurulduğu söyleniyor.Başka bir kaynaktaki bilgler ise ilk modern hapishanenin İngiltere'de 1555 yılında kurulduğu yönünde.Baktığımız zaman ilk dönemde hapishanelerin kullanım amacının insanları toplumdan izole ederek  devlet tarafından eğitip yeniden topluma kazandırmak olduğunu görüyoruz.Bunun yanı sıra ilk dönemde suçlular burada yargılanmayı,ceza kamplarına gönderilmeyi veya idam kararını bekliyorlar.Yani hapishane aslında o zaman  "ceza" evinden çok cezaya giderken beklenilen bir durak yeri.Fakat  daha sonrasında suçluyu izlole etmek ve özgürlüğünü kısıtlamak cezanın kendisine ve hapishaneler de cezaevlerine dönüşüyor.Bugünkü anlamda ilk cezaevi ise 16.yüzyılda

Sade'e Kısa Bir Bakış

    Evet geçen hafta söz verdiğim gibi bu hafta sizlere üzerinde okuduğum, araştırdığım bir konu hakkında yazacağım. Dersime çalışıp geldim yani bu hafta.  Evet, bu hafta uzun süredir ilgimi çeken ve hakkında daha fazla şey öğrenmek istediğim Fransız yazar Marquis de Sade'den bahsedeceğim. Sade isminin sizlere tanıdık gelmesi çok doğal çünkü "sadizm" kavramı Marquis de Sade'in isminden geliyor.  Konuyla ilgili benim öğrendiklerimi aktarmadan önce belirtmek isterim ki biraz sonra okuyacaklarınız benim, araştırmalarımdan yola çıkarak yazarın hayatı ve karakteri hakkında yaptığım çıkarımlar. Okurken bunu aklınızda bulundurmanızı rica ediyorum.   Başlamadan belirtmek istediğim bir diğer nokta ise şu: ben farklı kaynaklardan bunu desteklemekle birlikte araştırmama ana kaynak olarak Simone de Beauvoir'nın "Sade'i Yakmalı mı?" eserini seçtim. Yazı boyunca bu kaynağı referans olarak kullanacağım. Daha fazlasını öğrenmek isteyenler için de bu kitabı tavsiye