Herkese merhaba.Bu hafta sizlere biraz iç karartıcı sayabileceğimiz bir konudan bahsedeceğim.Konumuz hapishaneler.Aslında özellikle bir tanesinden bahsedeceğiz ama önce genel olarak hapishanelerin tarihine bir bakalım istiyorum.
Bir kaynağa göre modern anlamda ilk hapishanenin Amsterdam'da 1595 yılında kurulduğu söyleniyor.Başka bir kaynaktaki bilgler ise ilk modern hapishanenin İngiltere'de 1555 yılında kurulduğu yönünde.Baktığımız zaman ilk dönemde hapishanelerin kullanım amacının insanları toplumdan izole ederek devlet tarafından eğitip yeniden topluma kazandırmak olduğunu görüyoruz.Bunun yanı sıra ilk dönemde suçlular burada yargılanmayı,ceza kamplarına gönderilmeyi veya idam kararını bekliyorlar.Yani hapishane aslında o zaman "ceza" evinden çok cezaya giderken beklenilen bir durak yeri.Fakat daha sonrasında suçluyu izlole etmek ve özgürlüğünü kısıtlamak cezanın kendisine ve hapishaneler de cezaevlerine dönüşüyor.Bugünkü anlamda ilk cezaevi ise 16.yüzyılda Hollanda'da kurulmuş.
Bugün benim sizlere özellikle bahsetmek istediğim hapishane ise Bastille Hapishanesi.Bastille Hapishanesi Paris'te yer alan ve Fransız Devrimini'nin başlangıç yeri olarak bilinen çok önemli bir hapishane.Ben de bugün daha çok bu hapishanenin Fransız Devrimi ile olan ilişkisine değineceğim.
Bastille, kötü bir şöhretin sahibiydi.Buradaki tutuklulara ağır işkenceler uygulandığı söyleniyordu.Tarihler 17 Temmuz 1789'u gösterdiğinde artırılan vergilerden bunalmış,aç kalmış ve otoriteye kin dolu olan halk hapishaneye baskın düzenledi.Halkın saldırısına dayanamayan Bastille kalesinin komutanı teslim oldu ve isyancılar deyim yerindeyse kalede ne var ne yok yerle bir ettiler.Baskın gerçekleştiğinde içeride sadece 7 mahkum vardı.İsyancılar onları serbest bıraktılar ve sonrasındaysa kalenin taşlarını tek tek sökerek kaleyi yerle bir ettiler.
Aslında benim bugün bahsetmek istediğim ana nokta ne hapishanelerin tarihi ne Bastille Baskını ne de Fransız Devrimi.Benim asıl bahsetmek ve dikkatinizi çekmek istediğim nokta bu baskını yapan,bu devrimi gerçekleştiren halkın kin dolmuş kalbi.Ben bunları okuduğumda,öğrendiğimde şaşıp kaldım açıkçası.Tabii ki bir ulusun özgürlüğünü savunması çok haklı bir dava.Ama hem Bastille Baskını'na hem de sonrasında gerçekleşen diğer olaylara ve en sonunda Terör'e baktığımda benim aklıma şöyle bir soru geliyor ister istemez:"Özgürlük uğruna,vaktinde senin canını yakan davranışların daha beterini bir başkasına yapmak ne kadar doğru?"Kanla kazanılmış bir özgürlük ve kanla kurulmuş bir cumhuriyet var ortada.Ama baktığımız zaman akıtılan kanlar yalnızca bunu hak edenlerin kanları değil.Arada kaynamış o kadar çok can var ki.Büyük resme baktığımızda şunu görüyoruz:süreç içerisinde bir tarafta gerçekten ağır vergiler altında ezilen ve sabrı taşan bir halk diğer taraftaysa zaten çoktan kişiliklerini kaybetmiş ve kalpleri nefret dolmuş ve bu nefreti de "dava" yoluna kanalize etmiş insanlar var.Ve özgürlük isteyen halk bu insanların peşinden sürüklenmiş gitmiş.Zulme uğrayan halk,ezilen halk bu saatten sonra zulüm etmiş,ezmiş.Açıkçası ben devrimden öncesinde yapılan haksızlıklarla devrimden sonrasında yapılanlar arasında pek öyle büyük bir fark göremiyorum.
Yani şöyle geriye çekilip bakınca görüyoruz ki bir insan ne zaman ki kendi aklı yerine başkasının aklını,kendi kalbi yerine başkasının kalbini koyar işte o zaman o bir insan olmaktan çıkar ve bir kukla olur.Bu saatten sonra da kendi çıkarlarına hizmet ettiğini sanarak başkasının emellerine alet olması kaçınılmazdır.O yüzden kendi aklımıza ve kalbimizde güvenelim.Kalabalığın içinde sürüklenip giderken arada durup kendimizi yoklayalım.Neredeyiz?Neden oradayız?Hangi amaca hizmet ediyoruz?Zaman zaman kendimize bu soruları sormaktan kaçınmayalım.Kendi gerçekliğimizden kaçmayalım.Böylece bir hata yaparsak da bu bizim hatamız olur,bir başkasının değil.
Nerden nereye geldi bu haftaki sohbetimiz.Ama bu hafta da böyle olsun bakalım.Sağlıcakla kalın.Dikkat edin,kalabalıklar arasında kaybolmayın.
-Eda
#aydinlatmakicindegilaydinlanmakicin
Yorumlar
Yorum Gönder