Ana içeriğe atla

SYLVIA PLATH

 Hi everybody!This week I want to mention about Sylvia Plath's life  and her books.


   Sylvia Plath came into the word in 1932 at Massachusetts.Her father was a famous Biology professor at Boston University.Her mother was a student of her father in college.

When Sylvia eight years old she lost her father because of high diabetes.

   Sylvia was a very talent student and under favour of that she study at nice schools. But  despite all these talents and success she struggle with mental problems.Fund of all these problems her mothers indifference and her fathers behaviours are reported that.

   When she study at Cambridge University she met her husband Ted Hughes.Ted Hughes was a poet just like her.They had two babies together. But in time because of Sylvia's mental problems and some other problems they grow away from each other.And Ted cheat Sylvia.

  Sylvia live at her friends house for a while.But in time she decided to came home. Her friend didn't want to so that but she left.

   And one day she prepared some milk and cookies her children and she went the kitchen.She stick with sticky tape children's door.And she left the gas on and put her head in the oven and unfortunately she died.Actually she tried that when she  was twenty.Lile I said before she had mental problems.

   I want to speak of her poets side.She generally mentioned her pains at her poetry.She started write poems when she was a little girl.And surprisingly she was good at that.Actually I can't speak very well about her poet side because I just read her a book which name is "Bell Jarr" and I didn't  read her poetry books because of that I don't feel life enough for that.Well,I decided to give a poem for you to read from Sylvia Plath.Have nice day!

Morning Song

Love set you going like a fat gold watch.

The midwife slapped your footsoles, and your bald cry

Took its place among the elements.


Our voices echo, magnifying your arrival. New statue.

In a drafty museum, your nakedness

Shadows our safety. We stand round blankly as walls.


I'm no more your mother

Than the cloud that distills a mirror to reflect its own slow

Effacement at the wind's hand.


All night your moth-breath

Flickers among the flat pink roses. I wake to listen:

A far sea moves in my ear.


One cry, and I stumble from bed, cow-heavy and floral

In my Victorian nightgown.

Your mouth opens clean as a cat's. The window square


Whitens and swallows its dull stars. And now you try

Your handful of notes;

The clear vowels rise like balloons.

 

                                                                   -Eda


#aydinlatmakicindegilaydinlanmakicin

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

MİLYONLAR ARASINDAN BİRİ

  Son paylaştığım yazıların hepsi aralarında uzun soluklar verilerek yazılmış birbirinden kopup gibi görünen ama benim aralarında gizli bağlar olduğunu düşündüğüm kısa kısa yazılarımı bir araya getirerek oluşturduğum yazılar. Bu şekilde bir şey ortaya koymaya çalışmak kendi yaptığım yapbozu tamamlamaya çalışmak gibi. Tüm o pasajları ilk kez yazarken gördüğüm o gizli bağları yeniden birbirine bağlamaya çalışıyorum. Bir yandan çile bir yandan da bir eğlence. Az sonra okuyacağınız yazı da aynı yollardan geçerek ortaya çıktı. Umarım keyifle okursunuz.       Sürekli başarmam gereken çok büyük işler varmış da ben hiçbiri için yeteri kadar çabalamıyormuşum gibi hissediyorum. Belki sosyal medya belki başka sebepler yüzünden sanki benim dışımdaki herkes çok motive olmuş bir halde büyük büyük hedefleri için çalışıyor da bir ben onları izlemekle yetiniyorum. Bu dünyayı ben kurtarmak zorunda mıyım? Belki daha da önemlisi kurtarabilir miyim?Kendi halimde, sessiz sakin a...

EV

   Canımın çok sıkkın olduğu bazı zamanlarda kafamdan şu cümle geçiyor: "Eve gitmek istiyorum." Son zamanlarda birden fazla kez aynı cümle kafamın içinde yankılanınca biraz düşündüm. Nereye gitmek istiyorum? Benim evim neresi? Ev nereye denir, kime denir?    Bir insan ya da insanlar bir insanın evi olabilir mi pek çok insanın iddia ettiği gibi? Orhan Pamuk Benim Adım Kırmızı kitabında "Çünkü içinizde kalbinize nakşeylediğiniz bir sevgilinin yüzü yaşıyorsa eğer, dünya hâlâ sizin evinizdir." demişti. Peki eğer kalbimize nakşeylediğimiz o yüz de zaman içinde silinip gidiverirse? O zaman evsiz mi kalmış olacağız? Yeni bir ev arayışına mı gireceğiz?    Ama belki de o kadar da romantik bir tarafı yoktur bu meselenin ve yaşamımızı geçirdiğimiz dört duvardan ibarettir ev. Ya da  belki ailesinin yanıdır insanın evi. Peki eğer öyleyse neden bazen ailemizin yanına dönmüş olsak bile eve dönmüş gibi hissetmeyiz? İzlediğim en güzel dizilerden biri olan Lost'ta Kan...

HATIRALARIN GÖLGESİ

   Küçüklüğümden beri beni en çok ürküten şeylerden birisi zamanın akışıydı. İleride neler olacağını asla bilememek ve iyi veya kötü pek çok ihtimalin gerçekleşebilecek olması beni dehşete sürüklerdi. Bazen hâlâ sürüklüyor. Ama eskisi kadar değil. Artık zamanın içinde barındırdığı tüm o ihtimallerden korkmuyorum. Tüm o ihtimaller beni heyecanlandırıyor da diyemem açıkçası ama sanırım en azından onlarla baş edebilecek gücü bulacağıma inanıyorum. Aslında hayır, inanmıyorum. Biliyorum.     "Her güzel şeyin sonu vardır." Bu cümle hayatımdaki güzel şeylerin bir gün mutlaka sona ereceğini bana hatırlatan bir lanet gibi gelirdi hep. Bunu duymaktan nefret ederdim. Kulaklarımı kapatırsam eğer bu lanetin gerçekleşmesini engelleyebilirim sanırdım. Tabii öyle olmadı. Olması mümkün de değil zaten. Çünkü gerçekten her güzel şeyin sonu var. Aslında sadece güzel şeylerin değil aynı zamanda her kötü şeyin de, çok şükür demeliyiz bu noktada, bir sonu var. 20 yılın sonunda her şeyin bi...