Ana içeriğe atla

Kayıtlar

VIRGINIA WOOLF

  Uzun bir aranın ardından herkese yeniden merahaba! Bundan sonra bu molaların arası bir süre için daha giderek açılacak gibi duruyor ne yazık ki ama sık sık olmasa da sizlere bir şeyler sunmaya elimizden geldiğinde devam edeceğiz. Umuyoruz ki sizler de keyifle okursunuz.   Bugün sizlere çok sevdiğim bir yazar olan Virginia Woolf'tan bahsedeceğim.  Virginia Woolf 1882 yılında Londra'da dünyaya geldi. Babası da kendisi gibi  dönemin tanınmış yazarlarından biriydi. Virginia'nın meslek seçimi konusunda babasından etkilenmiş olabileceğini söylesek sanıyorum yanlış bir laf etmiş olmayız.   O  dönemde çoğunlukla kadınlar okula gönderilmediği için Virginia eğitimini evde ve büyük oranda babasından aldı. Virginia da kardeşi Vanessa da daha küçük yaşlarda ileride yapmak istedikleri meslekleri gayet açık ve net bir şekilde ifade etmişler. Aslında bu küçük olaydan dahi her ne kadar kadınların ikinci bir plana atıldığı bir dönemde yaşamış olsalar dahi aile içinde bu an...

IF WE KNEW HOW TO DIE

 Hi everybody! Long time no see.I really miss this place.Because of so many reasons we couldn't get here but ultimately we are here with a lot of brain waves.I hope you'll like them.   Today I want to ask you a salient question.What would change in our lives if we knew how to die?Just hang on a second and think about that.   A few time ago Elf and me were watching a movie.Probably you know the movie which named "Big Fish".Actually this movie is an adaptation from a book belong to Daniel Wallace.There is a man who named Edward Bloom.Edward is a street vendor and he travel numerous places so he saw many people and lifes.As a consequence so many things happened in his life.And as you would appreciate some of these are not normal.They are a little bit extraordinary.Actually the movie clarify these unusual situations.   If you watched this movie maybe you'll remember a detail.In the movie there is a witch who neighbour little Edward Bloom.She has a big terrifying house...

SUPER DADI:VIVIAN MAIER

 Herkese merhaba.Uzun bir aradan sonra yine beni çok heyecanlandıran bir yazıyla karşınızdayım.Bu hafta sizlere son derece ilgi çekici ve gizemli bir fotoğrafçı olan Vivian Maier'dan bahsedeceğim.   Aslında Vivian'ın mesleğinin fotoğrafçılık olduğunu söylemek ne kadar doğru bilemiyorum. Zira o yaşadığı müddetçe geçimini dadılık yaparak sağladı ve o zamanlar kimse onu profesyonel bir fotoğrafçı olarak tanımlamıyordu.   Vivian'ın ilgi çekici hikâyesinin detaylarına inmeden önce bu eşsiz karakteri tanımamıza imkan sağlayan kişiden yani John Maloof'tan biraz bahsetmek istiyorum.   John Maloof Chicago hakkında tarihi bir kitap hazırlıyordu ve bu kitap için müzayedelerden eşyalar satın alarak araştırdığı dönem hakkında bilgiler ve fotoğraflar toplamaya çalışıyordu. Tam bu esnada müzayededen bir kutu negatif aldı fakat bu fotoğraflar onun araştırmasına katkı sağlayabilecek türden fotoğraflar değildi. John Maloof fotoğrafların Vivian Maier isimli birine ait olduğunu öğrendi ...

MURAKAMI VE ADIM ATABİLMEK İÇİN BİR ADIM

  Herkese merhaba! Bu hafta sizlere çok sevdiğim bir yazardan bahsetmek istiyorum. Kendisi uzun süredir okuma listelerimde yer alan ve kitaplarını son derece ilgi çekici bulduğum biri. Yazarımızın adı Haruki Murakami. Şayet kitaplarla aranız biraz iyiyse sanıyorum ki bu ismi duymuş ya da en azından raflarda görmüş olabilirsiniz.   Yazarın hayatını anlatmaya geçmeden önce yazarla nasıl tanıştığımdan ve neden onunla ilgili bir yazı yazma ihtiyacı hissettiğimden biraz bahsetmek istiyorum.   Ben genellikle ilgimi çeken bir yazarla karşılaştığımda onun hayat hikâyesine hemen bakmaktan pek hoşlanmam. Bu benim yazara ve eserlerine olan ilgimi törpüler bir nevi. Bu sebepten öncelikle yazarın diğer eserlerini okumayı tercih ederim. Bu yolla önce sadece eserlerinden yola çıkarak hem yazarın birey olarak sahip olduğu karakteri hem de bir yazar olarak sahip olduğu karakteri hakkında fikir yürütürüm. Kitaplarındaki ipuçlarını birleştirerek zihnimde onunla ilgili tamamlanmamış bir resi...

WAITING WOMEN IN PAINTINGS

  Hi everyone! This week I want to talk with you about waiting theme on paintings.First of all I'd likte to point out that all these comments are my personal ideas. Of course I'll mention about the painters of paintings and etc but mostly I'll explain my feelings about the paintings.   Let's start with Marcel Rieder who my favorite painter.Actually before this preparation for the blog I didn't know that he is my favorite painter.When I hanging out on the net I recorded a lot of paintings belongs to him.I realize that when I start the write this text.   Marcel Rieder was a French painter.He came from a standing family in Thann.He studied at the Ecole Des Beaux-Arts in Paris.And then in 1894 he became a member of the Société des Artistes Français.   Preliminarily he was influenced by the symbolism.But in 1894 his style changed and he started to paint a lot of interior scenes and he started to use oil lamp in these paintings.  Today I'll talk about one of his pictu...

FREUD DOSYASI NO3:OEDİPUS KOMPLEKSİ

  Lafı hiç uzatmadan geçen hafta bıraktığım yerden söze devam ediyorum.   Freud'un Oedipus teorisine bakış şekli psikanalizin yayılması safhasında gerçekten giderek daha ilginç bir hal almaya başlıyor. Demeye çalıştığımı Freud'un yazdığı aşağıdaki paragrafı okuduğunuzda daha iyi anlayacaksınız. "Bu gezegene her yeni gelen, Oedipus kompleksiyle başa çıkmak zorundadır; bunu başara­mayan, nevroza kurban düşer. Psikanalitik çalışmaların gelişmesiyle Oedipus kompleksinin önemi gittikçe daha belirginleşmektedir; ka­bulü, psikanaliz yandaşlarını karşıtlarından ayıran bir parola halini almıştır."   Freud'un sözlerinden de anlayacağınız üzere Freud için Oedipus kompleksini kabul etmeyen veya bu fikre zıt bir fikir ortaya sunan her kişi psikanaliz "davasına" ihanet etmiş sayılıyordu.  Bu noktada yine yazım için kullandığım kaynaktan yararlanmak istiyorum ve sizi Breger'in sözleriyle baş başa bırakıyorum.   "Teorinin ne kadar kapsayıcı olduğuna dikkat edin...

FREUD DOSYASI NO2:PSİKANALİZİN DOĞUŞU

    Bazı sebeplerden dolayı uzun bir ara vermiş olsak da sonunda Frued dosyamıza kaldığımız yerden devam edebiliriz sevgili okuyucu. İlk yazımda Sigmund'un içine doğduğu aileden ve eğitim hayatından bahsetmiştim. Şimdi de sizlere onu ünlü yapan keşfi psikanalizin doğuşundan bahsedeceğim.   Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi  Sigmund Viyana'ya döndükten sonra onu karşılayanlardan birisi de hem meslektaşı hem de rol modeli olan Breuer'di. Breuer Sigmund'un yeni açtığı muayenehanesini işletebilmesi için Sigmund'a destek oldu ve ona birçok hasta gönderdi. Breuer'un yönlendirdiği hastaların bir kısmının gerçek nörolojik rahatsızlıkları olsa da büyük bir çoğunluğu fizyolojik bir temeli olmayan nevrozlar yüzünden doktora ihtiyaç duyuyordu. Freud bu süreçte gelen bu nevrozlu hastaları iki yöntemle tedavi ediyordu: birincisi Erb'in elektroterapisiydi, ikincisi ise Amerikalı bir doktorun geliştirdiği ve kendi adıyla anılan Weir Mitchell sistemiydi.    Erb Alman b...